Polikistik Over Sendromu (PKOS)
Polikistik over sendromu kadınlarda üreme çağında en sık karşılaşılan ve adet düzensizlikleri, hirsutizm (ciltte erkek tipi kıllanmada artış) ve yumurtlama bozukluklarına bağlı infertilite (kısırlık) gibi sorunlara yol açan endokrinolojik (hormonal) bir hastalıktır.
Farklı tanımlama kriterlerine göre bakıldığında %10 civarında görülür. Hastaların önemli bir kısmında insülin direncinde artış ve obezite de bulunabilmektedir. PKOS hastalarında belirtiler genellikle ergenlik veya genç erişkinlik döneminde başlar.
Başlıca belirtileri seyrek veya hiç adet görememek, özellikle yüzde olmak üzere ciltte tüylenme ve kıllanmada artış ve akne (sivilce) olmasıdır. Tanı adet düzensizliği, hirsutizm veya kanda erkeklik hormonlarının (androjen) arttığının gösterilmesi ve ultrasonografide yumurtalıklarda polikistik over görüntüsünün varlığı ile olur.
Fakat tek başına ultrason görüntüsü PKOS tanısı koymak için yeterli değildir. Düzenli adet gören kadınların 1/3’ünde ve doğum kontrol hapları kullanan kadınların %14’ünde ultrasonda polikistik over görüntüsü ile karşılaşılabilir.
PKOS hastalarında yumurtslık rezerv belirteci olan AMH’de yüksektir, ancak tanı için belirli bir değer henüz yoktur.
İnsülin direnci PKOS’un önemli bir bulgusudur ve %50-75 arasında görülür. PKOS’lu kadınların %35’inde bozulmuş glukoz toleransı (diyabete eğilim) ve %7-10’unda da Tip 2 diyabet (şeker hastalığı) görülür. Bu nedenle PKOS hastalarında 75gr OGTT (oral glukoz tolarans testi) yapılması diyabetin erken tespiti için önemlidir. PKOS hastalarının bazılarında lidip bozuklukları da bulunabilmektedir. PKOS aynı zamanda proinflamatuar bir hastalıktır.
Kronik anovulasyon (yumurtlama bozukluğu), hiperandrojenemi (kanda androjen hormonlarının artması) ve vücutta artmış yağ dokusu miktarı CRP gibi inflamasyon belirteçlerini arttırır. Metformin gibi diyabet ilaçları CRP gibi yüksek değerlerin normale gelmesini sağlar. Kronik anovulasyon, hiperandrojenizm ve artmış yağ dokusu ve obezite endometrial hiperplazi (rahim iç zarında hücre çoğalması) ve endometrium kanseri (rahim kanseri) risklerini arttırır. Normal kadınlara göre PKOS’da rahim kanseri riski 3 kat artmış olarak bulunmuştur.
PKOS hastalarında kronik anovulasyona ve hirsutizme yol açan tiroid hastalıkları (hipotiroidi), hiperprolaktinemi, kongenital adrenal hiperplazi, Cushing sendromu, androjen salgılayan tümörler gibi hastalıklar da başlangıçta araştırılmalıdır.
Tedavi
PKOS hastalarında tedavi şu başlıklarda ele alınabilir:
1. Menstrüel düzensizliklerin giderilmesi
Kronik yumurtlama bozukluğuna bağlı endometrium patolojilerinin ortaya çıkmasını engellemek önemlidir. Bu nedenle gebelik düşünmeyen hastalarda oral kontraseptifler (doğum kontrol hapları) veya aralıklı olarak kullanılan progestin hapları düzenli adet kanamalarını oluşturarak endometrium hiperplazi ve kanserine karşı koruma sağlar.
2. Hirsutizmin tedavi edilmesi
Androjenlerin baskılanması, hirsutizm ve akne gibi semptomları ortadan kaldıracaktır. Bu amaçla anti-androjen etkili doğum kontrol haplarının kullanımı etkilidir. Bu ilaçların tek başına yeterli olmadığı durumlarda androjenleri baskılayan başla ilaçlar da tedaviye eklenebilir.
3. İnsülin direnci ve obezitenin tedavisi
Obez hastalarda en önemli tedavi kilo vermektir. Yaşam stili modifikasyonu olarak adlandırılan düşük kalorili diyetle beslenmek ve aktif egzersiz yapmak oldukça etkili olabilir. İdeal kiloya ve beden kütle indeksine ulaşan hastalarda yumurtlama bozuklukları ve hirsutizm düzelebilir. Özellikle bozulmuş glikoz toleransı veya diyabeti olanlarda metformin gibi antidiyabetikler de oldukça faydalıdır. Tedaviye dirençli morbid obez hastalarda obezite cerrahisinin de yararlı olabileceği gösterilmiştir.
4. İnfertilite tedavisi
PKOS’da kronik anovulasyonun tedavisinde ağızdan kullanılan yumurtlamayı uyarıcı ilaçlar (klomifen sitrat, letrozol gibi) ilk basmak olarak tercih edilirler. Son yıllarda yapılan çalışmalar bir aromataz enzim inhibitörü olan ve meme kanserinin tedavisinde kullanılan letrozol’ün PKOS hastalarında yumurtlamayı sağlamada ve gebelik elde etmede daha başarılı olduğu ve 1. basamak ilaç olarak tercih edilmesi gerektiğini göstermiştir. 3-6 ay letrozol tedavisi sonrası gebelik oluşmayan hastalarda 2. basamak olarak tedaviye gonadotropinler ile devam edilebilir. İnfertilite tedavisinin son basamağı ise tüp bebek tedavisidir.